Olmayan Rüzgarda Uçurtmasını kaybeden adam !

Wampirin gecesi

Salı, Nisan 29, 2014 Yazar: ters LALE... , , , Yorum yok
Evet evet vampir sayılırım artık. Ayda yılda 3-4 gece uyku uyuyabilmek bir onlara mahsus sanırım. Yada herkes uyurken ben enerjik bi şekilde ayakta olmam. Gündüz yatakta hareketsizce düşüncelere dalmak arada,3-4 sigara sonra kusmalar gene. Bazende hastaneye gidip şikayetlerini sıralayıp daha sonra güzelcecik serum ve bir soğukluk sonra vampirlik gene biter.

Bu aralar şiir yazmaya tekrardan başladım. Neden bilmiyorum. Bir dizeyle içimdeki yükü hafifletebileceğimi sandığımdan olmalı.

Zopo Türkiye Faciası Round:2




Zopo Türkiye'de eşi benzeri görülmemiş bir pazarlama faciası yaşayan benimde bunu gördüğüm bir firma.
Daha önce Zopo hakkında. Bir pazarlama faciası olarak Zopo adıyla bir makale yazmıştım. Onun devamı niteliğinde o süreçten bugüne kadar olanları birer birer yazacağız. Firma söz verdiği tarihi her zaman ki gibi gene tutamadı sanırım bu 3 oluyor. İşin garibi siparişi alırken insanlardan fatura bilgilerini bile daha alamamış. Bugün gene ortalık karışıktı gümrükten resimler geldi, sonra açıklamalar ürünlerin gene ertelendiğini hala ellerinde olmadığı gerçeği vurdu insanların yüzlerine. 


Acemilik konusunu şurada uzun uzadıya tartışmıştım oradan çıkalım .. 


 Ben bu telefonu çok istemiyordum açıkcası. Bir arkadaşımın bana söz vermesi ve verdiği sözü tutacam deyip durması sonucu bu telefonu bana aldı. Aldı almasına ama 20 gündür verilen sipariş sonrası ortada hala telefon yok ama telefonu savunan bir güruh var. Öyle ki bu güruh kah sinirleniyor kah insanlara hakaret ediyor filan. Tek mesele 800-900 tl verdikleri telefonun piyasadaki muadillerinin üzerinde performans veriyor olması. Bu nedenledir ki telefonlarıyla adam olduklarını sanıyorlar. Arkadaşıma kalkıp forumdan dedesi yaşındaymış ki bunu utanmadan söyleyebiliyor sso nickli adamcağız kendileri jinekolog olur danam olsun onun doğumunda gözlerini bile açtırmam  adamcağız bişeyler bilmeden firmanın arkasında saf tutmaya başlamış bile. Kim bilir ilk siparişi verdi ya kendisine bir kulaklık hediye etmişlerdi ondan olmasın. 

yoksan sen.

Cumartesi, Nisan 26, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok

Sen yoksan
herşey ters gider
belki yağmur yağar gibi yapar gene
içimde ki hasret vurur ha vurur
o sızı akışkan hale gelir.
sümbüller ve güller küser bana
solar, türküler acı acı şeyler söylerler.

Sen yoksan
içimdeki sızı
yanar da yanar.

Sen yoksan
bende olamam o gün.
dayanamam ben hasretine
bekleyemem
içimdeki bu ateş
harlanıp da durur.
Daha da bekleyemem

sen yoksan
ben de...

26.04.2014 / denizli

Dip noktasında.

Cumartesi, Nisan 26, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok


Son zamanlarda yazdığım mektupları toplayıp kitaplaştırmayı düşündüm gene. 

Ne çok şey yazmışım sana. Bize... 
Şimdi sanki gitmek ile kalmak arasında bir noktada; arafta kalmış haldeyim. Hayallerde mi yaşıyorum gerçeklerde mi anlamak benim için çok zor bir noktada şuan. Hayatta tutunmak isterken tutunacak dalının olmadığını anlamak gibi belki. Belki işte.. 

eğer o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer. yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. o kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiç bir zaman duyulmasaydı eğer. daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. o büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. o kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namuzsuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir." denmeseydi eğer. gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. sen gittikten sonra yalnız kalacağım. yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya, canım ellerini tutmak isterse... evet sevgili, kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! 
Can yücel. abimizin Can babamızın şiiri. Düzyazıdan pek bir farkı da yok farkettiyseniz okuyabildiyseniz tabi. Bazen ben konuşmasam çatlarım modunda yaşıyorum. Aslında çok fazla susuyorum, yazdığım  bunca şeyden sonra sustuğumun birer kanıtı olmalı bu. Geçmişten günümüze sakladığım çok fazla anım var sanırım. Geçmişteki şeyler geçmişte olduğu için mi bugüne gelemedikleri için mi önemli. Ne diyorum ben gene. Bu ara ölümü o kadar çok düşünür oldum ki. Çıkmaz sokaklarda sek sek oynar gibi, koşarcasına geçerken duvarlar duvarlar, gelirken üzerime kaçacak yer, dinlenecek bir yer bulamıyorum. Uykular kabuslar herşey gittikçe çirkinleşiyor. Ne yapmalı. Bilmiyorum...

Bazen su muyum buz muyum diye düşünüyorum. Su gibi akıp gidebilir miyim? Gidebilsem konuşur muydum. Buz gibiyim sanki kırıldım toparlanamıyorum. Kendimde değilim, gelemedim. 2 yılı geçti eskiden daha güzel günleri sayarken şimdi ne zaman kurtulurum diye düşünüyorum. Çıkabiliyor muyum? Hayır gene hiç işin içinden çıkamıyorum. 

Kendimle fazla kavga eder haldeyim. Tartışmaların sonuçları genelde fazala uzun ve nötr. Doğru yolu bulamamış . Dibe çöktük mü iyice acaba. "İnsan bir kuyuya düştüğünde, itenin ne önemi vardır ki. Onu en çabuk şekilde dibe götüren, kendi ağırlığıdır.” demiş Webster abimiz. Doğru mudur ki? 

Ne önemi var sen yokken. 

Hadi kendinize iyi bakın cut!




aynanın tek yüzü...

Perşembe, Nisan 24, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok

Umud dolu yaşamım
teslim oluyor geceye...

geceleri dalgalar kıyıya vururmuşçasına
vuruyor yüreğime.

öyle bi sevda ki bizimkisi
hem en uzak hem en içten
en yakın...

aynalarda tek başımayım
suretin içimde

her bakışta seni görmek istercesine
inatla didik didik arıyorum seni

ayna kırılsa sen çıksan oradan
sonra sonra gitmesen
gitmesek..

bu masum odada
kadınımla kalsam sadece sarılsam
sonrası mı..

senden sonrası yok.


Perşembe, Nisan 24, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok
Umud dolu yaşamım
teslim oluyor geceye...

İnce bir nokta : dayanma noktası

Çarşamba, Nisan 23, 2014 Yazar: ters LALE... , , , Yorum yok

Herşeyin bir dayanma bir kırılma anı olur diyorlar. Bazen ansızın , bazen hemencecik olabilir diye de ekliyorlar. Dönüşü olmayan yollara girilen, kararların keskinlikten öteye gittiği bir yol. Artık ondan sonrasının ne kadar önemi vardır tartışılır. Ne kadar iyi olmaya çalışsanız da boktan yere geldiğinizi anladığınızda yaptığınız hiçbirşeyin attığınız hiçbir adımın yeri yok. O saatten sonra değiştiremediğiniz dünyanıza hapsoluyorsunuz. Yavaş yavaş ölüyorsunuz ama yok ya ölüm böyle zor olmamalı. Ölmüyorsunuz her an o acıyı daha da yaşıyarak nefes alıp verebiliyorsunuz. Korkuyorsunuz. Ölmemekten korkuyorsunuz . Ölümü bazen kurtuluş görüp ölemiyorsunuz. 

Beynim bir kargaşa içerisinde , düşünceler birbirlerini gömüyorlar. Kalbim gene dinlemiyor, keza mantık galip gelemedi bende gene. Yada mantıklı olan buydu. Kendi doğrularım herşeyden üstündü, acı da verse devam etmeliydi. 

Bir Pazarlama Faciası olarak : Zopo Tr

Şimdi Zopo nedir diyeceksiniz eğer telefon ve mobil dünya ile fazla alakanız yoksa. Zopo çinin önde gelen telefon üreticilerinden biri. Uygun fiyata iyi mtk işlemcili telefonlar üretiyor ki , malzeme kalitesi olarak Çin ürünleri içinde en iyi bir iki firmadan biridir.

Zoponun bu ara önemli olmasının bir nedeni ise Zopo markasının türkiyeye bir disbirütör aracılığıyla giriyor olması ve bu telefonların tam bir Fiyat/ Performanas ürünü olarak görülmesi. Tıpkı General mobile gibi.  Dg Tech olarak bilinen bir firma Zopo ile anlaşarak türkiye bayisi olmuş durumda. Zopo bunu facebook sayfasından da doğruladı. Şimdi gelelim asıl meseleye bu telefon türkiyeye gelecek ama bu yapılan pazarlama ve hatalar nedeniyle firmaya iyi yansımayacak. Kendimce firmanın yaptığı hata ve davranışları bir sıralama gereği duydum. 

Linux Grub Ekranı Sıralama değiştirmek


Geçen bir arkadaşımın (toprağ'ın)  netbook'una linux mint kurdum. Aşağı yön tuşu vs benzer bir kaç tuş çalışmıyordu, derslerini yapabilmesi için windows altında çalışan bir uygulamaya ihtiyacı vardı o ara wine filan uğraşamadık windows'a dönmek için bayağı bi uğraşmıştık. Çünki yön tuşu çalışmadığı için aşağı inemiyor windows'a giremiyorduk. Sorun belki fizikseldi ama bir çözümü olmalıydı. Google aramalarında ben pek bişey bulamadım . Sorunumu nasıl çözdüm sizinle paylaşayım. 

Öncelikle grup açılış ekranını değiştireceğiz burada varsayılan olarak bende linux mint var. Bunun için elimizde Grup costumizer gerekli. Bunu da Uçbirim(terminale aşağıdaki kodları girerek yüklüyoruz. )
sudo add-apt-repository ppa:danielrichter2007/grub-customizer
sudo apt-get update
sudo apt-get install grub-customizer
Bu komutları yazdıkdan sonra menüden uygulamayı bulup çalıştıralım. Varsayılan yapmak istediğiniz işletim sistemini seçiniz ve yukarı ok tuşu ile en üste taşıyıp, Kaydet düğmesine tıklayarak değişikliği uygulayınız.(aşağıdaki resimde olduğu gibi. )


Bundan sonra grup açılış ekranında ilk sırada windowsu görebilirsiniz. 

Hadi kendinize iyi bakın. Cut . 

Bu bayram çocuklarınıza ; çelik yelek, gaz maskesi filan alın..


Nedense her 23 Nisan günü çocukları birer gün hatırlar, o günden sonra salıveririz değil mi ? Her bayram günü çocukları anımsar onların önemli olduğuna, geleceğimizi şekillendirecek geleceğimiz olduğuna vurgu yapar da yaparız. En altında taa başbakana eya boşbakana kadar. Kanlı bir tarihe sahibiz aslında. 23 nian ertesi 24 nisan ermeni 4 mayıs dersim soykırımı. Gene nereden nere geldik değil mi ?  Çocuklar diyorduk o şeker yemeyi deli gibi seven, bazen çileden çıkartan bakınca gülümseten herşeyden tatlı o çocuklar. 

anlatıp bitiremediğim..

Cuma, Nisan 11, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok

 O kadar yazmışım ki ona; asıl susmak budur bence...

Susmanın benim için pek mümkün bir eylem olmadığını farkediyorum..Hele ki son zamanlar da bi farklılaşma, kendimde bir farkındalık gibi herşeyi tek tek görüp kendimi not alıyorum , neyi neden yaptığımı anlamak istiyorum gibi. İşin içinden gene pek çıktığım söylenemez. Bazılarına göre depresyondayım, bazılarına göre çok içten biriyim, bazılarına göre kör kütük aşığım, bazılarına göre bu bi saplantı. Doktoruma göre ben sürrealistim (ha kesin moral vermek için öyle dedi ). Hayatta kadere de bir nebze yer vermemi söyleyende benim büyük doktorlarım herşeyin bir nedeni olması gerekmiyormuş. Ama herşeyin bir nedeni var ve bu nedenler bazen içimi yemekten beni ben olmaktan almaktan da öteye gidebiliyorlar.