Olmayan Rüzgarda Uçurtmasını kaybeden adam !

keşkeler ve sayıklamalar..

Çarşamba, Aralık 31, 2014 Yazar: ters LALE... , , , Yorum yok





Sana kızgın değilim, mutsuz olmanı asla istemem bilirsin. Geçen gece  "sus dedim . düşünme arana koca bir hayat girmiş o kadını ." diye yazdım kendi kendime . Sonra da ekledim; "tanrı sana şarkılar söylemez. derdini bir tek o bilir de diğerleri anlamaz, dinlemez." fakat sonra tanrı'nın gönderdiği şarkılar geldi yine kulağıma. Tanrı mı gönderiyordu ki. Arayış her şarkıda bir noktada görünen kaybolmayan sen. Sana neler söylemek istiyorum bir bilsen. anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki, kelimeler, cümleler anlamını yitiriyor.

bir hayattan bir hayale ..

Perşembe, Aralık 18, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok

Denizin İçinde, Denizim içimde.. Bome


Geçmişin acısı hiç geçmeyecekmiş gibi. Aktivitelerden yorgun düşüp kendimde olmadığım günde , deli gibi çalışıp kafayı resetleme çabalarımdan sonrada n e yaparsam yapayım, ne kadar kendimi avutursam avutayım çıktığım nokta aynı hep. Küçük bir sevginin koca çınar gibi bana battığı, ve bu batığın gittikçe kötüleşen yaşamımda acıları hatırlattığı gerçeği.

Hayat ile hayalin arasındaki farkın bir harften çok daha fazla olduğunu bu yaşamda öğrenmem genç yaşlarıma denk gelmiş olmalı. Zamanında size sarfettiği kelimeleri sizden sonra 3-5 insana daha sarfetmesini gördüğünüzde wow kalıyorsunuz ilk zamanlar . Lan nasıl yazabilir hani sadece bendim filan diye geçiştirirsiniz içinizde. Ama özgürün dediği gibidir yaşam. Hiçbirşey unutulmaz. Ne yapılan ne ona yaptıklarınız.

Facebook'u Zazaca Kullanın


Facebook sonunda Zazaki/Kirmancki dilinde de yayına geçti. Hala küçükte olsa çeviri hataları olsa da Facebooku zazaca kullanabilirsiniz. Türkiyede en çok konuşulan 3. Dil olan zazaca unesconun unutulan, kaybolan diller listesinde.

Çevirilerde küçük hatalar mevcut , malum gramer açısından tam olarak oturtamadık dilimizi. Sizde çeviriler ekleyebilir böylece dilin sanal alemde de olsa bir şekilde gelişimini sağlayabilirsiniz.

hayat bir kartel gibi aldıkça daha çok ister senden.

Pazartesi, Kasım 10, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok
İnsan yaşamı boyunca çevresindeki ,  yakınındaki insanlara bir şeyler verdikçe daha da hafiflemeli idi yükü . Bu böyle olmalıydı. Böyle umuyorduk en azından. Ne kadar verirsen iki katını geri aldığın bir hayatta yaşadığının farkındalığına çok sonradan varmadan önce.

Nedense yaşamım boyunca hep unutmak istediklerimi unutamayıp sürekli bir loop'a* düşme hali var bende. İlk zamanlar tanıyan insanların ne kadar neşeli olduğumu düşünürken tanıdıktan sonra bir çeşit depresyon yaşadığımı düşünenler var. Çok yakınımdakilerin ise deli lan bu dediklerini kulaklarımda hissediyorum. His derken belki bu hayatta güvendiğim nadir şeylerden biri . Yanılma payım çok düşük yada göt'üm kalkmış öyle sanıyorum. Yanıldığım şeyleri düşündükçe ikinci şeyin olma ihtimali daha yüksek geldi .

tabiatım kurusun.

Salı, Ağustos 05, 2014 Yazar: ters LALE... , , Yorum yok

Balığın yaşadığı suda kendini bilmemesi gibi belki yaşamlarımız, en değerli öznelerimizi farkedemeden yaşıyoruz , ha yaşamak buysa diyenler de lan diye bağırmaya başlayabilirler . Yaşam çizdiğiniz yol değil ki . Çizdiğiniz yola rağmen içine düştüğünüz durumun analiz edilmiş sonucudur sanırım. Giderek ağırlaşan hastalığım bedenimdeki burukluk, gider ayak insanlara bişeyler verme çabası. Düpedüz salaklık oluyor bazen zorla yardım etmek . Bırak düşsün diyorum sonra boşver lan yazıktır diye devam ediyorum . Naparsın tabiatımız böyle..

Tabiat demişken ondan mıdır emin değilim. Değiştiremediğim huylarım çok fazla yoktur. Değişebilirim çok kolay. Eskiden pembe gömlek giymez, converse öcü gibi bakardım şimdi onlarsız çıkmıyorum gibi. Hayat deneyimler herşey belkide deneyerek tadarak oluyor ? Kim bilir. Tabiki sen  bilecen başka kim bilsin.

Hayatta nedense herşeyi köküne kadar hatta kökününde altında bişeyler kalmışsa diye bakar zorlarım . Bundan dolayı deli diye etiketleyenler, bazen acıyanlar bazen beni anlamayıp anlıyorum dostum seni diyenler de oldu :) gariptir ki sanki düşüncelerini okuyormuşcasına güldüm onlara. Teşekkür ettim. Bazen susmaya devam ettim bazen anlatmaya.. Gider ayak değişmeye çalıştım. Dertlerimi anlatınca belki anlaşılırım diye de az uğraşmadım değil. Tabiatım kurusun bir yere kadar bir yerden soraa he deyip geçiveriyorum.

Uyumak ihanet gibi.


Çok zaman geçmedi evet koskoca 3 gün geçti Soma'daki madenci katliamından. Evet yalnış kullanmıyorum katliam. Yüzlerce işçinin toprak altında zehirlenmesi, belki bazılarının yanması, bir daha çıkamayacak olmaları. Bu durumda bile insanların umursamaz tavırları, kahkahaları, mutlu olabildikleri halleri var. Hangi dünyada yaşıyorlar onlar ? Biz mi yanlış evrendeyiz.

Olayı ilk öğrendiğim andan beri üzerimde bir çöküntü var. Düşünüyorum , düşünüyorum ne aklım ne vicdanım bir şekilde bu olaylara anlam veremiyorum. Salak salak gülüyorum bazen kendime o gülmeler bile biran ne yapıyorum lan ben demeden öteye gidemiyor. 

İnsanların internetten yaptığı yorumlar, dolmuşta , sokakta duyduklarım benim insan olmaktan utanır hale getirdiler. Gerçekten bu kadar ahlaki olarak çökkmüş bir toplumda olduğumuzu sanmıyordum , bunların gelir geçer olduğu kanısındaydım seçim öncesi. Ama aslında bunların birer gerçeklik olduğu  gerçeği ile duvara tosladım sanırım. Çok sabırlı değilim ama bu sefer çok fazla sabır gösterdim insanlara karşı. Ölümü bile meşru hale getirmeye çalışan kokuşmuş vicdanlara karşı. 

Çok düşündüm ilk gece, acaba o insanlara ne diyecekler ne diye ikna edecekler o insanları. Acılarını hafiflettmek için ne yapabilirler. Ki o acı gittikçe daha da kanayacak malesef aileler için. Hergün daha fazla hatırlayacaklar belki de. Yoklukları alışılmaz bir hal alacak. Anneleri, çocukları, eşleri, sevgilileri , hayalleri vardı orada cansız yatan bedenlerin. Neden diyorum hala? Çok basit neden... Bu katliam herşeyin sonucu, sonucu görerek bunlar yapılırken neden kimse müdahale etmedi. Etmek istemedi. Herşey paraydı onlar için de kim göz yumdu bütün bu olanlara. 

Ölen insanlar üzerinden siyaset yapmayın ha dediler. Kendileri siyaseti ölümden ötesine kadar taşımışlarken, rabiadan, suriyeden, somaliden dem vururken ta yanı başlarını somayı göremezler. İş kazası ya normaldir diye geçiştirmeye çalışırlar... He haklısınız biz de yedik. Fark ettiniz mi kimse ağlamadı bu sefer. Kendini bilmez eski bakanlardan birinin bir lafı vardı . Baba için en acı şey cocugunun gözaltısını en son onun duyması diyiveriyordu yerden bitme adam. Ya eşini, cocugunu, kardeşini, kuzenini, cesetlerini fotoğraflardan tek tek göstererek teşhis etmenin acısını sen anlayabilir misin ?

Öyle bir yere gidiyoruz ki umud sanki bizim kapılarımızdan uzakta hiç gelmeyecek gibi. 

Her gece 2-3 paket sigara ile sabahı anca çıkarabiliyorum. Beynim anlam veremiyor bu kargaşaya belki hayatta en çok sorduğum soruya ben de cevap bulamıyorum. Neden diyorum neden. Bunlar oldu tamam da hala bu yapılanlar neden? Bu iktidar hırsı neden? Bu insanlar nasıl mutlu olabiliyorlar yarın kalkıp nasıl gülebilecekler diyorum . Sonra vicdanları var mıydı ki diyor içimde ki ses. Uyuyamıyorum . Normalde de uyuyamazdım zaten. Ama şimdi uyursam ihanet etmiş gibi olurum diyorum. Uyumamaya çabalıyorum. Sonra bir sigara bir sigara. Burun kanamamı bile aldırış edemiyorum artık ölürsek ölelim kimin ne değeri var ki ? Değişmeyecekse yaşayınca bişeyler eğer değiştiremeyeceksek bizde ölelim .. Ölelim ki o madenciler boşuna ölmemiş olsun. Toplu kurtaralım evreni bu pisliklerden. Ya da topyekün bırakalım onlara buraları. 

Ben sevdiğimden canımdan ,  birgün faceye bişey yazmasa, izban kamera sistemine giremesem birgün göremesem onu, iyi olduğunu bi şekilde haber alamasam duvarları yumruklarım ta ki hareket edemeyecek hale gelene kadar. Ya orada ölen insanlar onların hayalleri , gelecekleri , umudları, aileleri . O düşleri ne olacak. Unutmayacağız demek ne çok isterdim. Sizi her nesile her sınıfta her sokakta anlatacağız demeyi. Bak şerefsiz sermaye yüzünden burada yüzlerce insan öldü binlerce aile acı içinde bırakıldı ve ondan sonra herkes cezasını çekti artık kimse ölmüyor demeyi. Buna ben inanmıyorum. İnanamıyorum. 

Sabaha çok bişey kalmadı. 

Çok şey değil istediğimiz. Bunlara inanabileceğimiz bir dünya örebilmeli. İnsan hayatının herşeyden öte değerli olduğunu anlatabilmeli. Anlayabilmeli. 

Çok Şey değil.

Değil. 


Kendinize iyi bakın . Cut. 

Madencinin kaderi...

Çarşamba, Mayıs 14, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok

bugün herşeyi bir kenara bıraktım. Kitap okumadım, gazete almadım, pc bile açmadım arayanların telefonlarını bile açmadım. çarşıya gittim arkadaşımın yanına uğradım az lafladık, çinden gelen parcaları aldık yemek yedik, biraz sohbet ettik derken öle boktan hayat derken konuş konuş akşam ettik. oktayı aradım bi gun önce sözüm vardı konsere gidecem sende gel tamam la geliriz demiştim. gelemeyecem demek için konserde olmamış halbuki. eve geldik oturduk biraz, 4 madenci ölmüş dediler, bişey diyemedim gene suçu işçiye yıparlar dedim geçtim. telefonu söktük onunda içine ettik paramparça oldu. Boşver dedik çorbacıya corba içmeye çıktık, hiçbişeyden habersiz herkes gülüyordu garip bişey yoktu.
sonra işçi işveren kapitalizm para insan aşk saçmaladık saatlerce park park dolastık ikinci paket sigaramı da bitirdim. okulun oradaki kafelerin önünden geçerken bugün işler süperdi ya tatlı bi yorgunluk vardı dedi kafenin sahibinin biri. yaz geliyor ya ondandır dedim içimden.
park park gezdik eve geldik saat 3. içimiz sıkkın herşey bokktan . arkadaş eline pcyi aldı her zamanki oyununu oynayacak ben gitarı aldım evindarı mırıldanırken şak diye haber geldi. 157 ölü. yok ya yalnış gördüm sandım. öyle de kaldım...
bir insanın acısına dayanamıyorken yüzlü rakamlar. kameraların karşılarına geçip hangi yüzle ne açıklama yapacaklar diye düşündüm. bildiğim bütün küfürleri etmeye başladım.. arkadaş kader der geçerler dedi... kader..
bu kadar işçinin ölümü, bu ihmalleri hala kadere bağlayacak kadar gerizekalı olamazlar diye düşündüm. 2 saattir mal mal düşünüyorum. ya sevenlerine ne diyecekler, ne açıklama yapacaklar ne ne ne..
bu kadar ölümü, cinayeti katliamı bir grizuya bir kadere bağlayacak kadar kokuşmuş beyniniz varsa gidin o tanrılarınızı ateşe atın o tanrıları taşlayın.
yok öyle dünya..
yok lan
yok
yok yok

Memler, Memetik ve Akıl Virüsü

Cuma, Mayıs 09, 2014 Yazar: ters LALE... , , , Yorum yok

Düşünceleriniz her zaman kendi düşünceleriniz değildir. Siz düşünceleri kaparsınız-- düşünceler size, hem doğrudan diğer insanlardan hem de dolaylı olarak akıl virüslerinden bulaşır. İnsanların bu en basit fikri bilr düşünmekteki isteksizliği bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmanın iyi bilinmemesinin en muhtemel sebebidir. İleride göreceğimiz gibi, insanların hoşuna gitmeyen fikirler pek tutulmazlar.
  Belli bir akıl virüsünden bize bulaşan programlamanın faydalı mı yoksa zararlı mı olduğunu hemen anlayamamamız ise sorunu daha da vahim hale getirmektedir. Kimse beyni yıkansın diye, Guyana'ya taşınmak ve intihara kalkışmak için bir dini örgüte katılmaz. Genç Bill Gates Harvard'da poker oynama alışkanlığına kapılmıştı. Bu onu derslerinden alıkoyduğu için zararlı bir alışkanlık mıydı yoksa okulu bırakıp Microsoft'u kurmasında ve milyar dolarlar kazanmasında etkisi olduğu için faydalı mıydı?

Tek Anlatıcı onlarca Karakter: Korkma Ben Varım

Perşembe, Mayıs 08, 2014 Yazar: ters LALE... , , Yorum yok

Murat Menteş - Korkma Ben varım adlı kitabı üzerine bir kaç küçük cümle kurmak gerek diye düşündüm.


İki yarayı birleştiren yara diye başlıyor kitap. Yarası olanların okumaması tavsiye edilir :) "aşktan kaçış varsa bile kurtuluş yoktur" diye aklımda unutamadığım bir söz de kazıyor arada kafaya. 

Adını sık sık duyuyordum uzun uykusuzluklar sonunda kitabı kütüphanede araya araya buldum. Gundi'nin biri gidip dublörün dilemmasını almış aslında ilk onunla başlamak gerekiyordu sanırım. 

Ben kitaptan gerçeklik beklerim, öyle ki kitabı kapattıktan sonra beynimde filler sevişssin, kafamda silahlar patlasın bişeyler ciddi ciddi canlansın isterim. Malesef kitabı elime almamla bu Fu arkadaşın  hikayesiyle gerçeklikten öteye biraz komik olsun diye yazılmış bir kitap olduğu kanısı bulaştı .