Olmayan Rüzgarda Uçurtmasını kaybeden adam !

gundem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gundem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Filler tepişir çocuklar ölür..

Cuma, Ağustos 14, 2015 Yazar: ters LALE... , , Yorum yok

Bu ara o kadar çok sorunum, projem ödevim vardı ki yazasım değil yazacak vaktim bile yoktu aslında.
Ağrı diyadinde 13 Ağustos 2015 sabah saatlerinde valiye göre terörist olan 15-16 yaşlarında fırında çalışan iki çocuk öldürüldü. Görünce yok ya gene mi dememe gerek yok hergün bir bir ölüyoruz aslında. Bu olayı yazmamda ki en büyük sebep elbetteki içimizde ki insan olamayan yüzsüz ve savaş isteyen kendini bilmez milyonlarca insan... Sözlüklerle, twitterda, facebookta direk pkklı bunlar diye etiketlenmiş binlerce kez öldürülmüş tekrar tekrar sosyal medyada taranmış bu çocuklar..

Ölümleri kıyaslama yapmaya çalışanlar var. Onlarda kürttü, en iyi ölü kürt diyenler iyi olmuş diyenler. İnsan ölümlerine sevinir hale geldik. Bu sevinenler yarın öğretmen oluyor. Kendi boş beynini dolduramayan bu kişilere çocuklarımızı emanet ediyoruz. Asıl sorun bu tarz ölümlere sevinenlerdir. Nasıl bir gelecek nesil göreceğimiz ortadadır.

Cari Açık İkilemi...

Cuma, Nisan 17, 2015 Yazar: ters LALE... , , , Yorum yok
Türkiye büyürken cari açığı da pas geçmiyor. Cari açık büyürken, büyüme de artıyor. Yada büyüme cari açıksız yapamıyor. İkilemler ve çelişkilerin ülkesinde ekonominin de çelişkiler ile dolu olduğun ortada. Normalde ekonomisi büyüyen ülkenin ihracatının da artacağı dolayısıyla cari açığın azalıp işsizliğin düşmesi kişi başına milli gelirin artması gerekir. Keynes'e göre bunun tek olumsuz yani enflasyon diğer tabirle talep enflasyonu oluşması.

Her ne kadar çok büyüyoruz çok hızlı büyüyoruz dense de gerçekler pek iç açıcı değil. Son 10 yıllık dönemde ortalama büyüme rakamlarına baktığımızda 2003-2013 yılları arasındaki büyüme oranı 5,9 . Tabi ki bu veriler tüik ve kalkınma bakanlığı açıklamalarında görünenler.

Sürekli tüketim odaklı , inşaat üzerine devlet harcamalarının ön plana çıktığı özelleştirmelerin durmadan devam edildiği son 10-13 yıllık süreçte cari açık durmadan büyüyerek devam etmiştir. Öyle ki aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere  100$ büyüme için 300 dolarlara varan bir cari açıkla karşı karşıya kalınmış.


Ekonominin büyüdüğü her dönem cari açıkta kara delik gibi büyümeye devam etmiş. Globalleşen dünya da Türkiye pazarda rekabet edemez hale gelmiştir. Bunun ekonomik nedenlerin de ötesinde niteliksiz malzemeler, enerji, mamül vs yurtdışından ithal edilmesi dolayısıyla cari açıkta giderek büyümektedir.

Dolarda ki kur artışı her ne kadar ihraacatı artıracak gibi görünsede o malları sattıktan sonra sanayicinin üretime başlaması için gene yurtdışından ithal ürün alması maliyet girdilerini arttıracak daha sonra farklı yerlerden bunu karşılama yoluna gidecektir. Dolayısıyla bu yolda da gene cari açık büyümeye devam edecektir. Üreten bir ülke değiliz, tüketim odaklı yaşıyoruz. İhracatta bu malı sadece biz satarız,  ihracatta şöyleyiz böyleyiz diyecek bir üretimimiz yok. Saymaya çalışalım şuan ülke içinde en fazla ihracat yapılan sektörleri : otomotiv, inşaat, tekstil daha fazlasını sayamıyoruz koca ülkede ekonomiyi ayakta tutan sektörler bunlar...

1 kamyon tişört , 1 kamyon kum, 1 kamyon çimentonun 3-5 cep telefonu kadar ettiğini düşünürseniz nerede olduğumuzu görürsünüz.

Uyumak ihanet gibi.


Çok zaman geçmedi evet koskoca 3 gün geçti Soma'daki madenci katliamından. Evet yalnış kullanmıyorum katliam. Yüzlerce işçinin toprak altında zehirlenmesi, belki bazılarının yanması, bir daha çıkamayacak olmaları. Bu durumda bile insanların umursamaz tavırları, kahkahaları, mutlu olabildikleri halleri var. Hangi dünyada yaşıyorlar onlar ? Biz mi yanlış evrendeyiz.

Olayı ilk öğrendiğim andan beri üzerimde bir çöküntü var. Düşünüyorum , düşünüyorum ne aklım ne vicdanım bir şekilde bu olaylara anlam veremiyorum. Salak salak gülüyorum bazen kendime o gülmeler bile biran ne yapıyorum lan ben demeden öteye gidemiyor. 

İnsanların internetten yaptığı yorumlar, dolmuşta , sokakta duyduklarım benim insan olmaktan utanır hale getirdiler. Gerçekten bu kadar ahlaki olarak çökkmüş bir toplumda olduğumuzu sanmıyordum , bunların gelir geçer olduğu kanısındaydım seçim öncesi. Ama aslında bunların birer gerçeklik olduğu  gerçeği ile duvara tosladım sanırım. Çok sabırlı değilim ama bu sefer çok fazla sabır gösterdim insanlara karşı. Ölümü bile meşru hale getirmeye çalışan kokuşmuş vicdanlara karşı. 

Çok düşündüm ilk gece, acaba o insanlara ne diyecekler ne diye ikna edecekler o insanları. Acılarını hafiflettmek için ne yapabilirler. Ki o acı gittikçe daha da kanayacak malesef aileler için. Hergün daha fazla hatırlayacaklar belki de. Yoklukları alışılmaz bir hal alacak. Anneleri, çocukları, eşleri, sevgilileri , hayalleri vardı orada cansız yatan bedenlerin. Neden diyorum hala? Çok basit neden... Bu katliam herşeyin sonucu, sonucu görerek bunlar yapılırken neden kimse müdahale etmedi. Etmek istemedi. Herşey paraydı onlar için de kim göz yumdu bütün bu olanlara. 

Ölen insanlar üzerinden siyaset yapmayın ha dediler. Kendileri siyaseti ölümden ötesine kadar taşımışlarken, rabiadan, suriyeden, somaliden dem vururken ta yanı başlarını somayı göremezler. İş kazası ya normaldir diye geçiştirmeye çalışırlar... He haklısınız biz de yedik. Fark ettiniz mi kimse ağlamadı bu sefer. Kendini bilmez eski bakanlardan birinin bir lafı vardı . Baba için en acı şey cocugunun gözaltısını en son onun duyması diyiveriyordu yerden bitme adam. Ya eşini, cocugunu, kardeşini, kuzenini, cesetlerini fotoğraflardan tek tek göstererek teşhis etmenin acısını sen anlayabilir misin ?

Öyle bir yere gidiyoruz ki umud sanki bizim kapılarımızdan uzakta hiç gelmeyecek gibi. 

Her gece 2-3 paket sigara ile sabahı anca çıkarabiliyorum. Beynim anlam veremiyor bu kargaşaya belki hayatta en çok sorduğum soruya ben de cevap bulamıyorum. Neden diyorum neden. Bunlar oldu tamam da hala bu yapılanlar neden? Bu iktidar hırsı neden? Bu insanlar nasıl mutlu olabiliyorlar yarın kalkıp nasıl gülebilecekler diyorum . Sonra vicdanları var mıydı ki diyor içimde ki ses. Uyuyamıyorum . Normalde de uyuyamazdım zaten. Ama şimdi uyursam ihanet etmiş gibi olurum diyorum. Uyumamaya çabalıyorum. Sonra bir sigara bir sigara. Burun kanamamı bile aldırış edemiyorum artık ölürsek ölelim kimin ne değeri var ki ? Değişmeyecekse yaşayınca bişeyler eğer değiştiremeyeceksek bizde ölelim .. Ölelim ki o madenciler boşuna ölmemiş olsun. Toplu kurtaralım evreni bu pisliklerden. Ya da topyekün bırakalım onlara buraları. 

Ben sevdiğimden canımdan ,  birgün faceye bişey yazmasa, izban kamera sistemine giremesem birgün göremesem onu, iyi olduğunu bi şekilde haber alamasam duvarları yumruklarım ta ki hareket edemeyecek hale gelene kadar. Ya orada ölen insanlar onların hayalleri , gelecekleri , umudları, aileleri . O düşleri ne olacak. Unutmayacağız demek ne çok isterdim. Sizi her nesile her sınıfta her sokakta anlatacağız demeyi. Bak şerefsiz sermaye yüzünden burada yüzlerce insan öldü binlerce aile acı içinde bırakıldı ve ondan sonra herkes cezasını çekti artık kimse ölmüyor demeyi. Buna ben inanmıyorum. İnanamıyorum. 

Sabaha çok bişey kalmadı. 

Çok şey değil istediğimiz. Bunlara inanabileceğimiz bir dünya örebilmeli. İnsan hayatının herşeyden öte değerli olduğunu anlatabilmeli. Anlayabilmeli. 

Çok Şey değil.

Değil. 


Kendinize iyi bakın . Cut. 

Madencinin kaderi...

Çarşamba, Mayıs 14, 2014 Yazar: ters LALE... Yorum yok

bugün herşeyi bir kenara bıraktım. Kitap okumadım, gazete almadım, pc bile açmadım arayanların telefonlarını bile açmadım. çarşıya gittim arkadaşımın yanına uğradım az lafladık, çinden gelen parcaları aldık yemek yedik, biraz sohbet ettik derken öle boktan hayat derken konuş konuş akşam ettik. oktayı aradım bi gun önce sözüm vardı konsere gidecem sende gel tamam la geliriz demiştim. gelemeyecem demek için konserde olmamış halbuki. eve geldik oturduk biraz, 4 madenci ölmüş dediler, bişey diyemedim gene suçu işçiye yıparlar dedim geçtim. telefonu söktük onunda içine ettik paramparça oldu. Boşver dedik çorbacıya corba içmeye çıktık, hiçbişeyden habersiz herkes gülüyordu garip bişey yoktu.
sonra işçi işveren kapitalizm para insan aşk saçmaladık saatlerce park park dolastık ikinci paket sigaramı da bitirdim. okulun oradaki kafelerin önünden geçerken bugün işler süperdi ya tatlı bi yorgunluk vardı dedi kafenin sahibinin biri. yaz geliyor ya ondandır dedim içimden.
park park gezdik eve geldik saat 3. içimiz sıkkın herşey bokktan . arkadaş eline pcyi aldı her zamanki oyununu oynayacak ben gitarı aldım evindarı mırıldanırken şak diye haber geldi. 157 ölü. yok ya yalnış gördüm sandım. öyle de kaldım...
bir insanın acısına dayanamıyorken yüzlü rakamlar. kameraların karşılarına geçip hangi yüzle ne açıklama yapacaklar diye düşündüm. bildiğim bütün küfürleri etmeye başladım.. arkadaş kader der geçerler dedi... kader..
bu kadar işçinin ölümü, bu ihmalleri hala kadere bağlayacak kadar gerizekalı olamazlar diye düşündüm. 2 saattir mal mal düşünüyorum. ya sevenlerine ne diyecekler, ne açıklama yapacaklar ne ne ne..
bu kadar ölümü, cinayeti katliamı bir grizuya bir kadere bağlayacak kadar kokuşmuş beyniniz varsa gidin o tanrılarınızı ateşe atın o tanrıları taşlayın.
yok öyle dünya..
yok lan
yok
yok yok

Bu bayram çocuklarınıza ; çelik yelek, gaz maskesi filan alın..


Nedense her 23 Nisan günü çocukları birer gün hatırlar, o günden sonra salıveririz değil mi ? Her bayram günü çocukları anımsar onların önemli olduğuna, geleceğimizi şekillendirecek geleceğimiz olduğuna vurgu yapar da yaparız. En altında taa başbakana eya boşbakana kadar. Kanlı bir tarihe sahibiz aslında. 23 nian ertesi 24 nisan ermeni 4 mayıs dersim soykırımı. Gene nereden nere geldik değil mi ?  Çocuklar diyorduk o şeker yemeyi deli gibi seven, bazen çileden çıkartan bakınca gülümseten herşeyden tatlı o çocuklar.